Ad - Soyad: Septiel Monarch
Kan Durumu: Safkan
Kişisel Özellikleri: Oldukça hırslı ve istediğini alan bir kızdır, Septiel. Zekası, onun yaşındaki pek çok az kişiye nasip olabilecek kadar kuvvetli, mantığı ve kurnazlığı erişilmezlik seviyesindedir. Oldukça sinsi ve oyunbaz biridir. Sevmediği veya canını yakan her insan, ondan korkmalıdır. Ukaladır ve mükemmeli oynar. Zalimliği sonsuzdur. Sadisttir. Sevmediklerinin canını yakmayı sever.
Fiziksel Özellikleri: Kahverengi uzun saçları, detayları güzel olan suratının iki yanından omuzlarının altına kadar uzanmaktadır. Kahverengi gözleri çoğu zaman soğuk ve donuk bakıyor olsa da, siniri zapt etmesi imkansız olduğundan sinirli anlarında korkutucu etkiye sahiptirler. Güzel fiziği, erişilmez güzelliğine mükemmeliyet katmaktadır.
Aile Geçmişi: Monarch ailesi İngiliz Kraliyet'ine bağlı bir ailedir. Öyle ki soyad olan Monarch, yönetim kelimesinin ingilizcesinden gelmiştir. Septiel ailenin tek kızı, hatta çocuğu, olup şımarık yetişmiştir. (Detaylı bilgi verilecek zaman olmadığından, kısa kesiyorum.)
RP Örneği:
Güneşin dalga geçermişçesine yağmurlu bir günün ardından sırıtarak bulutların arasından sıyrılıp çamura bulanmış arazi üzerinde kuruluk yarattığı bir salı günün sabah saatleriydi. Yatağından güç bela kalkıp tatlı uykusunu böldükten sonra aynı ağırlıkla banyoya gitmiş, soğuk suyla yüzünü yıkamasına rağmen hâlen ayılamamıştı. Öyle olacak ki pantolonunu sağ bacağına sokarken tökezleyip kafasını yere çarptığında hissettiği acı, uyku sersemliğini silip atmıştı. Etrafında ona gülen birkaç arkadaşına küfredip hazırlanmaya devam ederken Ryder’ın sıcak yatağında hâlâ uyuyor olmasına imrendi. Astronomi dersini almıyordu ve sabahın bu kör vaktinde tatlı uykusunun tadını doyumsuzca hissedebiliyordu. Kendine gelip kötü başlayan gününün böylece devam etmesine müsaade etmeyeceğini kafasından geçirip çantasının tek kolunu sağ omzuna geçirdi ve hızlı adımlarla yatakhaneden ayrıldı. Ortak salonu son sürat geçip Slytherin bölgesinin çıkışına geldiğinde dersin başlangıcına tam yarım saat vardı. O uzak kuleye tırmanması (!) için yeterli bir zaman mıydı bu, emin değildi. Endişesini zihninden silip ortak salondan çıktı ve Hogwarts’ın soğuk zindanlarını bir bir geçti. En son zindanın açıldığı geniş hole ulaştığında sağ çaprazında olan hareketsiz, Hogwarts merdivenleri için doğru bir tabirdi, merdivenden giriş katına çıktı. Giriş salonunu arkasında bırakıp Büyük Salon’a açılan geniş koridora girdi. Dört binanın simgeleri olan aslan, yılan, kuzgun ve porsuk amblemli tablonun asılı olduğu sol tarafında bulunan duvarın önündeki cadı kılıklı heykelin arkasındaki tablodan gelen sese karşılık vermeksizin Büyük Salon’un ahşap oymalı kapısından geçip salona ulaştı. Hızlı adımlarla Hufflepuff Yemek Masası’nı geçip Slytherin’inkine ulaştı ve her zamanki yerini aldığında kahvaltı için bile vakti darken, birçok soruyla karşılaştı. Masadaki hemen hemen herkes, hafta sonu yapılacak olan Ravenclaw maçı için düşüncelerini soruyordu. Sinir kat sayısı bir bir üstlere tırmanırken sakin kalmaya çalışıp agresif bir cevap vererek herkesi susturdu. “Sesinizi keserseniz yetişeceğim belli bile olmayan astronomi dersi için karnımı doyuracağım.” Sert bakışlarını birkaç yüze çevirip herkesin gözünü kendinden çekmesini sağlayınca, ukala bir tavırla konuştu. “Teşekkürler.”
Zaman kaybetmemek için hızla yaptığı kahvaltısının midesine oturduğunu bu merdivenlerden tırmanırken daha iyi hissedebiliyordu. Midesinde bir göl yaratan bal kabağı suyunun içinde hareket hâlinde olduklarını hissettiği iki tost ve yulaf ezmesi, yüzünü ekşitmesine neden oldu. Her basamağı çıkışında midesinde hissettiği çalkalanma, onun daha beter hissetmesine neden olurken yapacak bir şeyinin olmaması; hatta bir derse yetişmesi gerektiği düşüncesi kendini daha kötü hissetmesinden başka hiçbir halta yaramıyordu. Astronomi kulesinin en tepesine geldiğinde, dersliğin bulunduğu koridorun başında durup soluklandı. Midesi bulamaç olmuştu ve şu an nefes darlığı çekiyordu. “Tanrı’m, bundan daha iyi bir gün olamazdı!” Sesi koridorun sessizliğini yarıp geçerken sınıfa girmekte olan iki kız öğrenci dönüp ona baktı. Sert bakışlarını yüzsüzce onların üzerinde gezdirdikten sonra sınıfa girmelerini sağladı ve bir dakika daha orada soluklanıp dersliğe girdi.
Profesör Schatten, yeni profesörlerdendi. Genç yaşı, güzel yüzü ve fiziğiyle beyinsiz birkaç öğrencinin arzuladığı profesörlerdendi belki de. Masasında oturmuş gelecek öğrencileri bekleyen Profesör Schatten, dalgın görünüyordu. Tanımadığı bu kadına selam vermeksizin tekli olan rahat sıralardan birine kuruldu. Tam karşısındaki duvarda kendini hafifçe belli eden yıldızlar, dersin farklı bir opsiyonuydu. Anlaşılan bu ders, ders gibi geçecekti. Hemen yanında bulunan teleskop, ders başlayana kadar onun sayılmazdı; dolayısıyla onunla şimdi ilgilenemeyecekti. Ian’ın sınıfa gelişinden bir iki dakika sonra ders, profesörün kurallarını belirtmesiyle başladı. Nezaket, profesörün ödün vermediği tek şeydi anlaşılan. Oyununu kurallarına göre oynayacak bu sinsi Slytherin için gerekli bir bilgiydi bu. Hafızasına not ettiği bu bilgiyi, ileride kullanacağından şüphesi bile yoktu. Dudağının sinsice kıvrılmasını engelleyip, profesörü dinlemeye devam etti. Sözlerini bitiren profesör, kendi teleskopunun başına geçip sınıfın ışık alan pencerelerini kalın bir perdeyle asa yardımıyla kapattıktan sonra, tam karşılarında bulunan yapan yıldız galaksisinin parıldamasını sağladı. Derste yapmaları gerektiği şeyleri kısaca belirten profesör, bir kez daha asasını kullanıp herkesin sırasının üzerinde bir yıldız haritasının bulunmasını sağladı. Hemen sonra bir harita daha dağıttı; ekti bu. Yararlanmaları gereken bir kâğıt olmaktan çok, daha sonra ilgilenecekleri bir haritaydı. Ian’ın düşüncesi buydu en azından. Son dağıtılan yıldız haritasını katlayıp çantasına koyduktan sonra işini yapmaya koyuldu.
Teleskopunun gerekli yerine gözünü koydu ve bulanık görüntünün düzelmesi için dürbün üzerinde birkaç oynama yaptı. Net bir görüntü elde ettikten sonra elindeki kâğıt üzerine, gördüğü şeylerin cisimlerini çizdi. Vega, Altair ve Rasalhague üçlüsünden yararlanıp eşkenar bir üçgen yarattı; bunu önündeki yıldız haritasına çizdi. S13, Tray7 ve adını bilmediği birkaç küçük yıldızdan yararlanarak basit bir hediye paketi çizdi. Phydor, max102 ve Antium yıldız topluluğundaki birkaç yıldızdan yararlanarak basit bir baykuş hayal etti. Düşüncesini önündeki yıldız haritasına yansıttı. Zaman hızlı ilerliyordu, profesör ara sıra yerinden kalkıp tüm öğrencilerin yaptıklarını denetliyordu. İkinci dersin son saatine geldiklerinde Ian, bir üçgen, bir hediye paketi, bir baykuş, bir köpek ve bir süpürge çizmeyi başarabilmişti. Haritasının hemen yanına, bunlar için astrolojik bilgiler yazmıştı. Her ne kadar bu sene kehanet dersi almıyor olsa da, geçen sene aldıklarından yararlanarak bunları halletmiş. Eşkenar üçgenin, düşünceleri ve uzun çabaları sonunda bir biriyle aynı üç gün geçireceği anlamına geldiğini yazdı. Eğer tahmini doğruysa, aynı geçecek o üç günün birinin bu olmaması için dua etti. Hediye paketi, sürpriz bir olayla karşılaşacağının göstergesiydi. Baykuş, birinden en kısa zamanda haber alacağını simgeliyordu. Köpek, gizemin işaretiydi ve süpürge, hafta sonu olacak maçla ilgiliydi. Sağlam bir süpürge olduğuna göre bu kazanacakları anlamına geliyor olmalıydı. Belki de böyle olmasını umduğu için bu şekilde düşünüyordu; fakat yine de yorumunu yıldız haritasına ekledi. Dersi noktalayan zilin sesi duyulduğunda yıldız haritasını profesörün masasına bıraktı. Profesör Schatten, Slytherin Bina Sorumlusu olduğu için çıkmadan önce profesörüne, gününün iyi geçmesini diledi ve Slytherin Ortak Salonu’nun yolunu tuttu.